22 Ağustos 2016 Pazartesi

Yeni Ben




Canım yavrum
Senin ömrünün bu kadar kısa olması, hayatının böyle sinsi bir tümörle son bulması, bu dünyaya dair ne varsa tadamayışın, bizimle olamayışın, yapamadıklarımız, yaşayamadıklarımız beni o kadar üzüyor ki.
Bir yandan bunlara üzülürken bir yandan da babana ve kendime çok üzülüyorum. Çünkü biz artık evlat acısını tatmış insanlarız. Çocuğu ölen bir insan artık asla eskisi gibi olamaz.
Ben çok konuşur çok güler çok da güldürürdüm. Artık konuşamıyorum bile. Konuşmaya değer gelmiyor cümleler. Gülemiyorum artık. Senin güzel vücudun toprağın altındayken neye gülebilirim ki ben?
Anneni tanıma fırsatın olmadı kızım. Keşke tanıyabilseydik birbirimizi.Ben değişiklikleri sevmem annecim. Gittiğim yolu, oturduğum semti, giyim tarzımı, makyajımı değiştirmem. Hep başka birşey sipariş etmeye niyetlenip her seferinde aynı şeyi yerim. Dikkat çekecek şeyler giyemem, saçlarım yıllardır aynı renk ve boydadır. Pek makyaj yapmam. Sadeliği doğallığı severim. 
Bu kadar değişikliğe kapalıyken bu kadar tekdüze yaşarken senin gidişinle "ben" değiştim. Semtini değiştiremeyen benim, kişiliğim değişti. Yepyeni bir benle yaşıyorum artık. O kadar zor ki annecim. Farklı bir insan oldum artık. Benim kızım öldü. Bu gerçekle ömrümü tamamlamak zorundayım. Hani başka bir derdi olur insanın maddi ya da manevi. Yine üzülür ama zaman geçer ya çözer ya da çözmese bile unutur. Borcu vardır öder, birine kırılır küser barışır, haksızlığa uğrar üzülür ağlar unutur. Ne biliyim annesi babası halası teyzesi ölür ama onların kendinden önce öleceğine hazırlamıştır kendisini. Yine çok üzülür ama evlat acısı gibi dert var mı? Evlat acısı unutulacak bir dert değil. Geçecek bir şey değil. Çözülecek bir şey değil. Bitecek bir acı değil. Bu yükle bu yürek yangınıyla son nefesine kadar yaşamak zorundasın. Elinde olmadan bir günde değiştiriyor insanı.Ben değişemem değişikliği sevmem diyemiyorsun. 
Herkes sana o acıyan gözlerle bakıyor. Herkes "hayat devam ediyor" diyor. "Hayat" tan ne anladığınıza bağlı hayatın devam edip etmediğine karar vermeniz. Bilmiyorlar. Hayat dedikleri şey nefes almak. Ama her nefes alan hayatta mı?Her nefes alan yaşıyor mu?Hayır yaşamıyor. Nefes almak "hayat" değil. Hayat çocuklarının sağlıklı olması demek. Abinin de ciddi sağlık sorunları oldu. Hala devam eden takip ettiğimiz rahatsızlıkları var. İnsanın çocuğunun sağlığıyla sınanması çok zor. Benim bu sınavım abine hamileyken başladı. Ben zaten 8 senedir yüreğim ağzımda yaşıyordum. Sana hamileyken o testler ayrıntılı ultrasonlar yapılana kadar sevinemedim bile. Evladı sağlıklı olup da ufak şeyleri dert edenleri hep uyardım kızdım. Yapmayın bu dert değil dedim. Şükür de ettim hep beterinden sakla diye dua ettim. Ama daha büyük sınav yine beni seçti. Evladımın ölümüyle sınandım. Kimsenin bunu anlamasını beklemiyorum. Anlamasınlar zaten kimse yaşamasın bunu. Ama ben su içerken bile boğazıma duruyor. Çünkü sen nefes bile alamazken ben o suyu içime sindiremiyorum. Evlat acısıyla yaşamak böyle birşey. Senin yapamadığın ama benim yapabildiğim ne varsa benim yüreğime yük. Utanç sebebi. Benim kızımın karbeyaz vücudu toprak altındayken benim hayatım eskisi gibi devam edebilir mi? Böyle birşeyin benden beklenmesi insani mi? Ağlama demek artık soruşturma bu tümörü bırak sorgulama demek insani mi?Ben de insanım. Ben seni dokuz ay içimde sekiz ay kucağımda taşıdım. Senin gidişini bu kadar kolay kabullenmemi beklemek adil mi?
Bir yavrun daha var artık bu kadar üzülme diyorlar. Üzülmemem mümkün değil. Tabi ki hala şükredeceğim çok şey var biliyorum. Ama artık benim vücudumun yarısı ölü yarısı hayatta. Kalbimin yarısı Onur yarısı Zeynep. 10 Haziran' da ben de seninle öldüm ve yeni bir ben olarak doğdum. Senden sonra, 39 yaşında yeni tanıştığım Çiğdem olarak hayatımı devam ettirmek zorundayım. 
SENİ ÇOK ÖZLÜYORUM

18 Ağustos 2016 Perşembe

Melek Zeynep



Meleğim

Senden sonra her şey mahsun
Şarkılar hep hüzünlü
Keman ağlıyor sanki senin kısacık ömrüne
Klarnet son gününü anlatıyor...
Mahvolmuş gülerek ölüme gidişine
Kuşlar mahsun günlerdir...
Camı açıp "Günaydın kuşlaarrr Zeynep uyandıııı" demiyoruz diye.
Çiçekler bizi hiç koklamadı diye boyunlarını bükmüşler
Salıncaklar da sana küsmüş...
Onlara hiç binmemişsin
Koskoca deniz çok üzgün...
Küçük beyaz ayaklarını dalgalar öpememiş bir kere
Kedilerin başını da okşamamışsın
Köpekleri de kovalamamışsın
Çıplak ayak çimlere basmamışsın hiç
Kuğuluparkta kuğular seni beklemiş...
Onlara simit atmamışsın
Aslında sen bu Dünyayı yaşamamışsın
Dünya gözüyle değil melek gözüyle görmüşsün buraları
Melek gelmiş melek gitmişsin
Dünya seni kirletmeden pürüpak bizi teketmişsin
Cennet kapısında bize şefaat edecekmişsin
O güne kadar Rabbim bize sabırlar bahşeylesin

10 Ağustos 2016 Çarşamba

Her Şey Burada Sen Nerdesin?






Meleğim Canım Kalbim Ruhum

Önü elma lekesi olmuş kıyafetlerin, hiç giyemediğin yazlık elbiselerin, o güzel ellerini dokunduğun oyuncakların, o güzel dilinin değdiği emziğin, bebek deterjanın, buzlukta hiç yiyemediğin minik minik köftelerin, oturduğun koltuklar, yattığın yataklar, başını koyduğun yastıklar, yastıklara dökülmüş saçların, kedi gibi yakalamaya çalıştığın balkon camının ipi, tutup yapraklarını kopardığın çiçek, oynadığın tv kumandası, yemek yedirirken kafama koyup seni güldürdüğüm süzgeç, bir-iki-üçççç diye damlatınca gülüp ağzını hemen açtığın yarım D vitamini şişesi, yarım kalan şampuanın, kremin, güzel saçlarına taktığım tokalar, güzel pofidik beyaz ayaklarına giydirdiğim çoraplar, patikler, salonda bakıp güldüğün ayna, seni sekiz ay taşıyan kollarım...

Her Şey Burada Zeynep Hepsi Burada
Sen Yoksun
Nerdesin?

3 Ağustos 2016 Çarşamba

Çok Merak Ediyorum

Senin ismini babanla nişanlı bile değilken koyduk biz kızım. Evlenince kızımız olursa adı Zeynep olsun oğlumuz olursa adı Can olsun dedik. Sonra evlendik. Abin doğdu. Can mı olsa Onur mu olsa derken Onur' un anlamı çok hoşumuza gitti Onur' a karar verdik. Abin bebekken onun yaptığı, söylediği, yediği, içtiği, sevdiği şeyleri, hastalıklarını, ilaçlarını yazdığım defterlerim vardı. Senin için de bir defter almıştım ama hamileyken yazdım doğumdan sonra çok yazamadım çünkü sen çok ağlayan bir bebektin kucağımdaydın hep. Abin ek gıdaya başladığında yedirdiğim şeyleri yazmışım onun defterlerine ve şöyle demişim:"Onur' un yediği şeylerin tarifini buraya yazıyım da ilerde Allah bize bir de Zeynep verirse İnşallah burdan bakıp ona da yaparım."

Allah bize Zeynep verdi ama Zeynep' im anne sütünden başka doğru dürüst birşey tadamadan melek oldu maalesef. Ekmek içi seviyordun. Makarna denedim birkaç kez sevdin. Hatta hastaneye gittiğimiz gün akşama hazır olsun diye patates yemeğiyle makarna yapmıştım Sana da çorba yaptım hatta blenderla çekerken sen mama sandalyende gözlerini kocaman açtın korkup. Korkma annecim vuuu yapıyorum dedim güldün başını yana büküp. Eve bir daha dönemedik. Sen gittin çorban dolapta kaldı. Çıkmadan önce birkaç makarna yedirdim sana. Evde yediğin son şey o makarnaydı. Şimdi burgu makarna görünce çok kötü oluyorum. Buzluğa da ufak ufak köfteler yapıp koymuştum artık yavaş yavaş yersin diye. O köfteler de duruyor sen yoksun. Birşey yerken çok üzülüyorum zaten. Karnım acıkıyor çok kızıyorum kendime. Senin kızın öldü sen yemek yiyorsun karnın acıkıyor diyorum. Ekmek yemiyorum ama sen çok sevdiğin için. Yemeği bırak daha da kötüsü ben nefes alıyorum sen alamıyorsun maalesef. 

Seninle ilgili ne hayallerim vardı bir bilsen Zeynep. Ben hep balerin olmak istemiştim ama olamadım. Sen doğunca dedim ki ben olamadıysam kızım balerin olur belki. Seni bale kursuna göndericektim. Piyano da çalmanı isterdim. Sanatçı olsaydı benim kızım. Olamadı. Büyüyemedi ki yürüyemedi, Emekleyemedi bile. 

O kadar çok şey merak ediyorum ki seninle ilgili. Nasıl bir kız olacaktın?İnatçı mı sakin mi?Esprili mi ciddi mi? Süslü mü olacaktın yoksa annen gibi sade mi olmayı severdin? Hamileyken Cemil amca ultrasonda çok saçı var diyordu hep. Süslersin tokalarla diyordu. Ben de "Ben süslü değilim ki onu nasıl süsliycem?" diyordum. Seni süsleme giydirme görevini kokoş Meltem teyzene vermiştim. Daha ben sana hamileyken teyzen yazın 9 aylık olacaksın diye hesap edip bir sürü yazlık elbise, ayakkabı almıştı. Hiçbirini giyemedin annecim. Onlar da dolabında duruyor. Acaba kış günü etek giyicem elbise giyicem diye tutturur muydun?Keşke büyüyebilseydin de kendi kıyafetlerini kendin seçebilseydin. Benim makyaj malzemelerimi de karıştırıp dudağına ruj sürer miydin?Topuklu ayakkabılarımı giyip pıtır pıtır yürür müydün?

Sesini merak ediyorum sonra. "Anne" diyebilseydin nasıl derdin?Çok mu konuşurdun acaba?"Ay Zeynep bir sus" der miydik sana?Keşke konuşsaydın hiç susmasaydın.

Abinle kavga eder miydiniz?Abine soruyorum "asla etmezdim anne" diyor. Abin seni çok seviyordu. Bence de hiç seni üzmezdi. Tam da okullar tatil olacaktı bir hafta sonra. Abinle üçümüz evde olacaktık. Artık o seni oyalayabilirdi oyuncaklarla. Ben de sizi seyrederdim. Ama sen gittin.

Sen büyüyünce benimle gezer miydin?Hadi anne çarşıya çıkalım der miydin? Benim arkadaşım olur muydun?Sırlarını benimle paylaşır mıydın?Aşık olup gelip bana heyacanla anlatır mıydın?Keşke anlatabilseydin.

Babana mı çok düşkün olurdun yoksa bana mı?Baban "kızımı kimselere vermem" diyordu biliyor musun kıskanıyordu seni şimdiden. "Kızımı üzerlerse" diyordu. Seni kimse üzemeyecek kızım. Seni kimse ağlatamayacak.

Bunların cevabını hiç bilemiycem Zeynep. Çok acı çekiyorum. Boğazımda bir düğüm. Kalbimde sensiz yaşamanın huzursuzluğu. Sensiz nefes almanın utancı. Sensiz yemek yemenin pişmanlığı. Çok acı çekiyorum.

SENİ ÇOKKKK SEVİYORUMM. 
SENİ ÇOKKK ÖZLÜYORUM. 
SENİ ÇOKKKK ÖPMEK İSTİYORUM.
DAYANAMIYORUM.